11 Ocak 2012 Çarşamba

Male sokaklarında

Sahil yolunda sabah yürüşüyü yapıp temiz hava alalım diye henüz yola çıkmıştık ki, otelimizin karşısındaki havaalanı iskelesinin az ilersinde sıra sıra rengarenk balıkçı tekneleri çıktı karşımıza..




Teknelerin hemen karşısındaki sarı köhne binadaki insan kalabalığı dikkatimizi çekti. Oraya doğru ilerlediğimizde buranın Male üzerine okuduğum tüm yazılarda bahsedilen, görmeden dönülmemesi söylenen ünlü Fish Market olduğunu anladık. Bu kadar ani, hele ki daha kahvaltıdan yeni kalkmışken beklemiyordum.. Zaman kısıtlı olunca mecbur girdik.


Yere göğe sığdıramadıkları Maldivler'in bu en büyük balık pazarında yere serilmiş üç-beş balığı görünce, buna orantılı olarak Addu'daki balık halinde haftada bir ya da iki balığı ancak bulabilmemizin ne kadar olağan bir durum olduğunu kavradım.


Orta yerdeki balıklardan siparişini alan arka kısımda duvar dibindeki tezgahlara geçiyor ve burada tazyikli musluklarda balıklarını yıkatıyordu.


Muslukların önündeki dar koridora boylu boyunca uzattıkarı yaklaşık 2 metrelik kılıç balığını gördüğümüzde girdiğimize değdi dedik. Ben hayvanın ihtişamı karşısında büyülenmiş bakarken yanımıza yanaşan bir balıkçı hayvanın yüzgecini hızlı bir hareketle açarak bize onun yerine şov yaptı.. Vücudunun eni genişliğindeki saks mavisi yüzgeciyle gerçekten nefes kesiciydi..


Kılıçbalığının olağanüstü güzelliğini zihnimize kazıyıp cansız bedenini arkamızda bıraktık. Balık pazarının az ilersinde çeşit çeşit tropik meyveleriyle pazar yeri çıktı karşımıza..


"Kurumba" yani hindistancevizi suyu satan bir tezgaha siparişimizi verip beklemeye koyulduk. Burada bizim alışık olduğumuz, eti için satılan olgun hindistan cevizini sadece yemeklerde kullanıyorlar. Maldivlilerin asıl tercihi kabuğunun tepesini kolayca kesip suyunu içtikleri, henüz sertleşmemiş genç hindistan cevizleri. Aslında olgun ve genç hindistancevizleri arasındaki tek fark adından da anlaşılacağı gibi hindistancevizlerinin koparıldığı evre. Ceviz gençken incecik yumuşak bir kabuğun içi alabildiğine suyla dolu oluyor. Ağaçta kalıp olgunlaştıkça kabuğu sertleşiyor ve içindeki su giderek ete veriyor. Tamamen olgunlaştığında kalın bir et tabakasına sahip oluyor.

Kurumbalarımızı beklerken tezgahın üst demirine asılmış tropik meyve cipsleri Duru'nun dikkatinden kaçmadı. Ekmek meyvesi (Bread fruit) cipsini ona diye alıp sonra hepberaber dadandık.


Aynı günün akşamı Redbull'un hava gösterisi olacağı duyumuyla, Male'nin okyanusa bakan sahil kesimine gitmeye karar verdik. Ancak Male'nin başının belası yoğun trafiğe yakalanınca gösterinin sonuna bile yetişemedik. Sahil yolu boyunca sıralanmış kiosklar önlerine açtıkları tezgahlarda kurumbalar, meyve cipsleri ve abur cubur satıyorlardı.


Yolun hemen karşısında, yani deniz tarafında ise 2004 senesinde Hint Okyanusu'nda yaşanan depremin tetiklediği tsunamide ölen yüz küsür kişinin anısına yapılmış Tsunami Anıtı yükseliyordu.


Kaçırdığımız Redbull gösterisinin büyüsünden olsa gerek, kalabalık evinin yolunu tutmamış, anıtın altında uçsuz bucaksız okyanusa karşı oturmuş azgın dalgalarla oynayan üç dört sörfçüyü seyrediyordu..


Trafiği göz önünde bulundurarak, akşam yemeğini makul bir saatte yiyebilmek için erkenden yollara koyulduk. İskelenin hemen yanındaki bizim aile çay bahçelerini anımsatan açık hava restoranında, mangalda yapılmış deniz mahsülleriyle kendimizi şımarttık. Burası da Maldivler'in diğer restoran ve cafeleri gibi geceleyin derin bir karanlığa gömülü olduğundan tüm dikkatimizi tabağımızdakilere yöneltip, çatalı istediğimiz yemeklere isabet ettirmeye çalıştık. Burada fotoğraf çekmek elbette anlamsız bir çaba olurdu.

Sonra mı? Ertesi sabah İstanbul yolcusu olmanın ve bu zor memlekete belki de bir daha hiç dönmeyecek olmanın heyecanıyla huzurlu ve keyifli bir uykuya daldık..