Katolik geleneğe sahip tüm ülkelerde olduğu gibi, İspanyollar için de yılın en önemli tarihi hiç şüphesiz sokakların bir hafta boyunca bando sesleri, mum damlaları..
Ve yoğun tütsü kokusuyla kaplandığı...
İsa'nın yaşamının son haftasının ve ölümünün ardından dirilişinin canlandırıldığı "Semana Santa" (Kutsal Hafta) yani Paskalya'dır.
Yıl boyunca kiliseleri süsleyen insan boyutlarındaki İsa, Meryem Ana ve diğer aziz ve azizelere ait figürler, Semana Santa için çiçeklerle bezeli platformların üzerine yerleştirilip, altlarında onları taşıyan bir dolu insanla şehrin sokaklarında dolaştırılır.
"Procesión" denen bu kortejler yerel kiliselerin şovuna dönüşürken, zenginliği toplamda 60 cemaatinin hazırladığı kortej sahnelerine de yansıyan Sevilla, Semana Santa'da yine akla gelen ilk şehirdir. Sevilla'nın içkiyi, dansı, müziği, eğlenmeyi seven şen-şakrak karakterinin yanısıra, muhafazakar yüzü de özellikle Semana Santa'da su yüzüne çıkar. İspanya'ya yolunuz Mart-Nisan aylarında düşüyorsa, bu tarihlere denk gelen Semana Santa için illa ki Sevilla derim.
Katolik dünyasının bu en önemli dini bayramında söz konusu İspanya olunca acılar hafifler, hüzünler şenlenir.. Semana Santa sadece inananların bayramı değildir burada. İnanan inanmayan herkes, bir hafta boyunca ülkenin karış karış her sokağını etkisi altına alan kutlamaların yarattığı ortamın keyfini sürer. Gösterişli kortejlerin geçişleri sırasında kaldırımlara yığılan kalabalık, gösterileri beklerken ve sonrasında şehrin barlarını doldurur, kadeh sesleri kahkahalara karışır.
Daha dindar olan İspanyollar, kortejlerin geçiş saatlerinde sokaklara dökülüp kaldırımlarda yer tutar. Bazılarının adağı vardır; gerçekleşmişse korteji durdurup, İsa'nın sureti önünde "saetas" denen dini şarkılarla uğruna ağıtlar yakar...
Kimileri ise adağını yerine getirmek için ya da sadece onun çektiği acıları daha iyi anlayabilmek niyetiyle, tıpkı onun gibi yalınayak...
Hatta bazen bileklerine zincirler vurup..
Omzuna çarmıhını alıp şehrin sokaklarında yavaş adımlarla yürür.
Sokaklar, bağlı oldukları dini cemaatlere göre farklı renklerde, kapşonlu uzun giysileriyle kortejlerin ardında yürüyen "Nazarenos"larla (İsa'nın takipçileri) dolar. Başlarındaki uzun ve sivri uçlu maskeler cennete ulaşma isteğini sembolize eder.
Kilisenin sadık kadınları da herzamanki yerlerini alırlar kortejlerde.
O bir hafta boyunca günler uzar. Gündüzleri olduğu kadar, hatta belki daha da fazla, geceleri de yaşar şehir. Kortejlerin başlamasıyla beraber sohbetlerin, kutlamaların ve bazen de hüzünlerin yaşanacağı serin akşam saatleri iple çekilir.. Ürkütücü kıyafetleriyle İsa'nın takpçileri yeniden doldurur sokakları..
Semana Santa "Domingo de Ramos" (Dalların Pazarı) ile başlar. İnananların ellerinde taşıyacakları palmiye, zeytin ya da defne dalları kutsanır. O gün İsa'nın en parlak günlerini temsilen, Tanrı'nın oğlu olarak havarileriyle Kudüs'e girişi canlandırılır.
Bir sonraki Pazara kadar, takip eden günler boyunca İsa'nın ve havarilerinin yakalanışı..
Esir alınışı...
İsa'nın kendi çarmıhını kilometrelerce taşıyışı...
Ve çarmıha gerilişi gibi, hayatının son haftasından kesitleri canlandıran kortejler dolaşır şehrin sokaklarında.
Semana Santa'nın en önemli günleri ise son üç günüdür. Özellikle de İsa'nın havarileriyle son akşam yemeğini yediği Kutsal Perşembe'yi Kutsal Cuma'ya bağlayan, İsa'nın çarmıha gerilişinin canlandırıldığı "La Madrugá" (Gündoğumu). Sabaha karşı geçen bu kortejde sokaklar insanlarla, mumlarla, yoğun bir tütsü bulutuyla ve omuzlarında çarmıha gerilmiş İsa'yı taşıyan ağır adımlara eşlik edip, insanın kalbine işleyen hüzünlü kornet sesleriyle dolar.
Adımlar öylesine yavaş ve uyumludur ki, balkonlardan İsa'nın ve Meryem Ana'nın üzerine gül yaprakları yağarken, gözü yaşlı Meryem kendi başına yürür gibidir.
Ertesi gün, yani "Sábado de Gloria"'da (Haşmetli Cumartesi ya da Kutsal Cumartesi) ise, İsa'nın çarmıhtan indirilmiş cansız bedeni Meryem Ana'nın kollarında dolaşır sokakları..
Ve nihayet Semana Santa'nın son günü olan "Domingo de la Resurrección"da (Dirilişin Pazarı ya da Paskalya Pazarı) İsa'nın ölüme meydan okuyarak dirilişi, göğe yükselişi ve kendisine inananlara cennet kapılarını açmasıyla tüm katolik dünyasında, ama en çok da Sevilla'da mutluluğa dönüşür hüzün..