Madrid sonrası yönümü güneye; dansı, şarabı, eğlenceyi seven sıcacık insanları, arap ve çingenelerin güzelliğini almış kızları, insanın ruhunu dinlendiren çiçekli avluları...
... daracık gölgeli sokakları, portakal kokulu meydanları, süslü evleriyle güneşin en sevdiği topraklara, yani büyülü Endülüs'e çeviriyorum...
Ulaşım:
Madrid Atocha Tren İstasyonu'ndan Endülüs'ün başkenti Sevilla'ya ya da bölgenin turizm ile öne çıkan bir diğer önemli şehri Málaga'ya, AVE yani hızlı tren kalkıyor. AVE, her iki şehre de arabayla beş saatlik yolu iki saate indiriyor. Endülüs'e Barcelona'dan da AVE ile gitmek mümkün. Ancak mesafe daha uzun, biraz daha pahalı olacaktır. Zaman sınırlamanız yoksa, beklemelerle 3-4 saatinize mal olacak bir diğer opsiyon da uçak ile gitmek. Son ana bırakmadığınız sürece AVE'den daha uygun fiyatlara uçak bileti bulabilirsiniz. Benim uçak biletleri için daima başvurduğum, tüm uçuşları fiyatlarıyla görebileceğiniz web sitesi www.terminala.com. Online bilet alırken elektronik bilet olmasına dikkat etmek gerekiyor.
Güneyde, yani Endülüs'de görülmesi gereken başlıca yerler İspanya'nın güney sahilleri boyunca dizilmiş Cádiz, Málaga, Granada ve iç kesimdeki Sevilla ve Córdoba..
Endülüs şehirlerinin sakinleri arasında bir rekabettir gider.. Hele ki Sevilla ve Cádiz arasında kıran kıranadır bu rekabet.. Her biri kendi şehrinin diğerinden daha üstün olduğunu iddia eder... Mizah duyguları son derece gelişmiş, hayatı en kolay ve keyifli yoldan yaşama sanatında usta Cadizliler, nasıl olduysa Endülüs'e başkent seçilip tüm fonlar sular seller gibi dökülerek kalkındırılan Sevilla'nın halkını gereksiz ukalalıkla itham eder...
Onlar didişedursun, benim fikrimi soracak olursanız :), gördüğüm yerler arasında Endülüs'ün asıl incisi, bu rekabete pek dahil edilmeyen Granada... Tabii bir de çiçekli avluları, İspanya'nın en güzel kızlarını çıkarması ve bir de camiisiyle ünlü, benim henüz görme şerefine erişemediğim dillere destan Córdoba var ki, onun da aşağı kalır yanı yokmuş pek..
Ama madem konumuz Sevilla, eğri oturup doğru konuşalım... Sevilla Endülüs'ün başkenti olduysa bunun illa ki bir sebebi var.. Flamenko deyince akla fırfırlı etekleriyle ilk Sevilla gelir..
Yahya Kemal Beyatlı'ya "Endülüs'de Raks" diye oturup diller döktüren ziller, şallar ve güllerin kalbi işte tam burada atar.
Hayat ilkesi "yaşamak için çalışmak" olan İspanyolların bu görüşlerine en yakışan kutlamalarına; ünlü "Feria de Sevilla" ya da diğer adıyla "Feria de Abril"'e (Nisan Bayramı) ev sahipliği yapar burası. Kutlamalar Nisan ayı boyunca devam eder... İşler gün ortasına kadar ite kaka yürür, sonra herkes kendisini sokaklara atar... Şarap gerçekten su gibi akar, müzik, dans, eğlence, kahkahalar hiç durmaz bir ay boyunca.. Her biri adeta doğuştan dansçı Sevillalı kadınların fırfırlı elbiselerinden ve yelpazelerinden oluşan bir renk cümbüşüne sahne olur şehrin sokakları.
Özellikle de kutlamaların yapıldığı semt olan, şehrin güneyindeki "El Barrio de Los Remedios"...
İspanya sınırları içinde başka hiçbir yer Flamenko'nun hakkını böylesine veremez.. Eh işte... bence bu bile yeterli bir sebep Flamenko diyarı Endülüs'ün başını çekmek için.. Öyle değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder