Yaşadığımız, gözle görebildiğimiz, istediğimiz zaman gidip görebileceğimiz yerlerin dışındaki coğrafyalarda yaşam nasıldır? İnsanlar nelere güler? Geleneksel yemeklerinin tadı nasıldır? Sosyal ve ekonomik şartları nedir? Onların etnik giysileri içinde bizler nasıl görünürüz?... Bunun benzeri daha birçok soru var kafamızda... Ancak bunların cevaplarını belgesellerden öğrenmek, oradaki yaşamı solumak, kokusunu duymak, tadına bakmak, oranın şartlarıyla zorlanmak ya da rahatlamak kadar tatmin edici değil. Belgeseller bizim için, içinde tadına bakamadığımız yüzlerce meyve olan bir pastayı vitrinden seyretmeye benzer. İşlerimizin izin verdiği süreler dahilinde, heryerini göremesek de o yerin yaşamından bir kesiti yaşamak, bu meyveli pastanın ufak bir dilimini tatmak gibi bizim için.
Geçici de olsa gittiğimiz yerin yaşamının bir parçası oluveririz. Oranın tarihi, kültürü, zevkleri ve tehlikeleri artık ayaklarımızın dibindedir. İşte orada sadece yaşadığımız coğrafyanın değil tüm dünyanın insanı olduğumuzu hissederiz.
Bu görgü bize hayata dair daha adil bir yaklaşım ve hoşgörü katıyor. Neden sonuç ilişkilerini kavramamıza yardımcı oluyor. Ait olduğumuz yeri daha güzel ve yaşamaya değer hale getirmek için istek veriyor. Sadece imkanlarınız dahilinde gezip gördüğünüzle kalmayın; gittiğiniz yerlerin farklılıklarını da anlamaya çalışın diyoruz.
Gezilerimizde elde ettiğimiz her türlü döküman, fotoğraf, video ve notları bu blog aracılığıyla siz gezi meraklılarıyla paylaşmak bizim için büyük bir keyif olacak. Biz sizlere buradan pastanın bir dilimini sunuyoruz. Sizler de kendi tecrübelerinizi, düşüncelerinizi, yani pastanın diğer dilimlerini bizimle bu blog vasıtasıyla paylaşırsanız çok seviniriz.
Sevgiler,
Akman & Eylem ATILGAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder