9 Aralık 2011 Cuma

Adaptasyon sorunu

Bugün Akman'a, şimdi bana Libya mı Maldivler mi deseler Libya'yı tercih ederdim dedim.. Sosyal baskıdan dolayı bloğa henüz tek kelime yazamadığım, tek fotoğraf koyamadığım Libya'yı.. Şoförsüz sokağa çıkıp gezemediğim, ama evimizin bahçesine çıkıp taptaze, tertemiz havasını soluyabildiğim.. Cafesi, restoranı, sineması olmayan, sırf süpermarketten, bol kasap ve manavdan ibaret... Yemekleri berbat olsa da evde harikalar yaratılabilen Libya'yı.

Hindistanlı gençler arasında dolaşan "en iyi ve en kötü ilk 10" listelerinde Maldivler en kötü yemek yapan Asya ülkesi olarak geçiyormuş. Aslında onca sene İngilizler'in etkisinde kalmış bir ülkeden farklı bir sonuç beklenemezdi. Ama yıllarca İtalyan sömürgesi olup da spagetti yapmayı bile öğrenememiş Libya benim bu konudaki bütün ezberimi bozdu.

Bunu önceden bilsem beklentilerimi daha aşağıda tutar, orda ne deniz mahsülleri vardır diye heves edip bu kadar hayal kırıklığı yaşamazdım belki. Ama bir ömür bembeyaz sahilleri, turkuaz rengi sularıyla cennet köşesi diye sattıkları Maldivler'de tutuculuğa ve sivrisineklere alt olmanın getirdiği hayal kırıklığını yine yaşardım.

Hayal kırıklığı bende öyle bir safhaya ulaşmış ki geçen gün kendi kendime şaşırdım... Bandos'dan bozuk yumurtalar diyarı Addu'ya döndüğümün ertesi günüydü. Attan inip eşşeğe binmenin çöküntüsüyle mutfakta çalışırken, Zamira tezgahın üzerinde gördüğü resorttan aşırdığım tahıllı ekmekleri nerden bulduğumu sorma gafletinde bulundu. Sormaz olaydı.. Patlamak için uzun süredir fırsat kollayıp nihayet amacına ulaşan menepozlu kadın (MK) psikolojisine bir de Zamira'nın beni daha da tetikleyen sinir bozucu cevapları eklenince içimde ne var ne yoksa döktüm. İşte konuşmamızdan can alıcı diyaloglar:

MK: Bu adanın sorunu ne bilmiyorum. Hiçbirşey üretmiyorsunuz, herşey dışardan geliyor. Dondurulmuş, çoğu zaman bozuk, en iyi ihtimalle bayat... Nasıl olur da koca adada tek bir fırın olmaz ki?
Z: (Gözlerini hayretle kocaman açarak) Var! Hemen sizin arka sokağınızda bir bakery var.(Tahmin edemeyeceğiniz kadar ilkel bir pastaneden söz ediyor. Şu ana kadar beni en çok etkileyen özellikleri galete olmamasına rağmen galete unu satabilmeleri)
MK: Zamira fırın dediğin ekmek yapar, beyaz, siyah, tahıllı... O bakery iki üç çeşit tatlı ve tost ekmeğinden başka birşey satmıyor. Onu da kendileri mi yapıyor emin değilim.
Z: Çünkü Maldivliler bir tek bu ekmeği seviyor.
MK: Zamira, tost ekmeği dünyanın her yerinde sadece tost ve sandviç yapmakta kullanır ama siz onu ekmek niyetine yiyorsunuz.
Z: (Söylediğine gerçekten inanarak): Evet çünkü biz bir tek onun tadını seviyoruz.
MK: ?????????!

********

MK: Nasıl olup da %99'u denizden oluşan bir okyanus ülkesinde tek yediğiniz şey balık olur? Üstelik de tek tür balık: TON!
Z: Var, başka balıklar da var.
MK: Nerde söyle, çünkü biz gerçekten bulamıyoruz ve ton yemekten çok sıkıldık.
Z: İnsanlar çıkarıyor. İsterseniz çıkarırlar.
MK: Hangi insanlar?
Z: Bilmiyorum, ama çıkarıyorlar istediğinizde.
MK: İşte bundan bahsediyorum, normal şartlarda balık almak için balıkçıya gidilir, balıkçı da herkesin damak tadına ve bütçesine göre balık satar. Tezgahtaki çeşit çeşit balıkların arasından seçersin. Sipariş üzerine balık avlanmaz.
Z: Çünkü Maldivliler sadece ton seviyor, öbür balıkları sevmiyor.
MK: Yani bana Maldivler'de bizden başka ıstakoz, yengeç, ahtapot, istiridye, midye yemek isteyen olmadığını mı söylüyorsun?!!!!!
Z: (Yüzünü buruşturarak) Biz öyle şeyler yemeyiz..
MK: ............

******

MK: Zamira, hadi sizden geçtim, ama çocuklar? Bir tek bufalo eti ve tavuk, ki onlar da yurtdışından dondurulmuş geliyor. Dondurulduğunda bunlar besin değerlerini kaybediyor. Üstelik kimbilir kaç kez çözülüp tekrar donduruluyorlar. Yumurtalara baksana. Bu sıcakta gelene kadar yollarda telef oluyorlar, kırdığın her üç yumurtadan biri bozuk.


Daha bu sabah kırdığım 11 yumurtanın altısı bozuk çıktı! Çocuklara bunları yediriyorsunuz da, tazelerini neden üretmiyorsunuz.
Z: Taze et çok pahalı.
MK: Gümrüklü etten daha mı pahalı?! Hem nerde sattılar da biliyorsun ki daha pahalı olduklarını? Birileri hayvancılık yapsa, inekler, koyunlar, tavuklar getirse buraya? Başkaları çiftçilik yapsa, sebze üretse. Herşeyi taze yeseniz..
Z:(Kendinden son derece emin) Ama hayvan almak çok para.
MK: ?!?!?! Sizin sorununuz güneş, sıcak hava ve rehavet. Çalışmak istemiyorsunuz, tembelsiniz. Ton balığı ve pirinç size yetiyor.

*************

MK: Resortlardaki imkanları kendiniz için nasıl talep etmiyorsunuz? Ya o sinekler???? Adayı sivrisineklere teslim edip evlere tıkılıyorsunuz.
Z: İlaçlıyorlar ama sivrisinek yine de oluyor.
MK: Resortlarda neden olmuyor?
Z: Onların çok parası var, günde iki-üç kez ilaçlıyorlar.
MK: (Zamira'nın savunmaları öyle anlamsız noktalara ulaştı ki, sivrisinekler konusunda kendimi kaybedip, ağlamayan bebeğe meme yok lafını açıkladığımı hatırlar gibiyim.)

Kabalaşmış olabilirim ama burda durum bazen gerçekten dayanılmaz oluyor. İnsanların hiçbir talebi, isteği, şikayeti yok. İçlerine yaratık girmiş gibiler; ağır, tepkisiz, donuk.. Ben sinirli, telaşlı ya da tepinen bir Maldivli düşünemiyorum. Ah bu sıcaklar... Hiç bir standardı olmayan bu ülkede bir kez bulduğunuz malı ikinci kez bulamazken, standardı olan tek şey ÇALIŞMAMA saatleri. Saat 12-14 arası öğle namazı merasimi tüm dükkanlar, bakkallar kapalı. Akşam 18-20 akşam namazı merasimi yine aynı şekilde.

Müslüman olduklarından ülkeye köpek sokmak yasak ama hırsızlık gırla. Bence harika olsa da, bu kadar müslüman bir toplumda flört de son derece normal. O kadar ki, aileler kızları 16 yaşına gelip hala erkek arkadaşı yoksa kızımız normal değil diye panikleyip onu baş göz etmeye çalışıyormuş. Flörtleri meşrulaştırmak için evlenmek, sonra başkasıyla flört etmek istendiğinde boşanıp boşanıp yeniden evlenmek de normal.

Akman'ın Maldivli bir arkadaşı, şuanki kız arkadaşıyla ilk tanıştıklarında kızın kendisinin yakın bir erkek arkadaşıyla beraber olduğunu, erkek arkadaş iş seyahatine çıktığında kızın kendisini arayıp görüşmek istediğini ve böylece beraber olmaya başladıklarını, bunun erkek arkadaş için sorun olmadığını, hala görüştüklerini, nihayetinde kadının seçimi kendinden yana kullandığını söylediğinde bizim ağzımız iki karış açılsa da burada bu işler İngilizleri dahi kıskandıracak kadar modern. Ama modernliği müslümanlığın içine sokmak için ışıkları söndürüyorlar :)


Şaka yapmıyorum cafeler geceleri aynen böyle, zifiri karanlık. Ben bunun sivrisineklerin gelmemesi için alınmış bir önlem olduğuna inanmaya çalışsam da, Akman'a yapılan açıklamalara göre bu Maldivliler'in insanların bakışlardan rahatsızlık duymadan sevgilileriyle gelebilmeleri için alınmış bir önlemmiş.. Anlayacağınız müslümanlık işlerine geldiği kadar :)

Aşkın gözü zaten kördür, onlara hava hoş da, bizim gibi evli barklı, çoluklu çocuklu insanlar için bu karanlıkta çatalı doğru yere isabet ettirip, ne yediğini görmek zulüm.


Aklıma gelmişken, uyuşturucu kullanımı da gençler arasında çok yaygın. Ülkenin her yerinde bu konuya yönelik uyarıcı afişler var.


Farklı kültürleri, inançları anlamak, sindirmek lazım evet de.. benim Libya gibi zengin bir petrol ülkesinde insanların neden ellerindeki zavallı imkanlarla yetindiğini, Maldivler gibi bir okyanus ülkesinde neden düzenli balık ve deniz mahsülü çıkmadığını ya da Türkiye gibi bir Atatürk ülkesinde neden hergün biraz daha geriye gitmek istendiğini anlamak için desteğe ihtiyacım var...

2 yorum:

eviminnuru dedi ki...

bizde libyada bir hayat kuracaktık ki savaş önce davrandı şimdi yazdıklarını okuyunca oh be iyiki türkiyedeyim diyorum umarım adaptasyon sorununu bir an önce aşarsın zira beklentilerimizi gerçeklerştirmek biraz zor
sevgiler

Eylem Atılgan dedi ki...

Aman aman şanslısınız ki savaş patlamış.. Libya da çekilir terane değildi, burası da. Adapte olmak ise mümkün değil. sonradan Maldivli olunmuyor. Buraya uyum sağlamak için ancak burda doğmalı..