Dört günlük bir kaçamak yapıp, Addu'dan pırpır uçağa atladığımız gibi kendimizi Male'ye, oradan da sürat motoruyla 20 dakika mesafedeki Bandos Island Resort'a attık.
Ülkede varlığını hep tahmin ettiğim çifte standartın güzel tarafında olduğumuz günler çok keyifliydi.. %95'i yerli halktan oluşan personelin son derece ince, sevecen, açıkgörüşlü olduğu adada yadırgayan bakışlardan uzak, askılılarla, şortlarla rahatça gezdik.
Kaldığımız dört gün boyunca kahvaltı sırasında bastıran yağmur kahvaltımızı bitirene kadar bitiyor, sonrasında yerini Addu'dan alışık olduğumuz su birikintileriyle dolu yolların üzerine parlayan güneşe bırakıyordu.
Farklı olarak, burada yağmur sonrası ortalığı saran sivrisineklerden eser yoktu, çünkü ada sürekli ilaçlanıyor, çöpler titizlikle toplanıp yakılıyordu.
Yiyecek içecek konusunda hiç sıkıntı yaşamadık. Addu'da bulabildiğimiz yegane balık olan tona karşı burada yengeçler, ıstakozlar, kırmızı ya da beyaz etli balıklar bol keseden servis ediliyordu. Tam da düşündüğüm gibi, denizden çıkan tüm canlılar resortlara gidiyor, tek-tük artıklar da yerli halka ve kurunun yanında yanan bize sunuluyormuş.
Addu'da tek bulabildiğimiz dilimlenmiş tost ekmeğiyken, burada susamlısından tahıllısına, beyazından siyahına ekmekler çeşit çeşitti. Kruvasan ve pastane ürünlerini saymıyorum bile... İşte işin bu kısmını anlayamıyorum; bir ülkede ekmek yapmaktan anlayan resort sayısı kadar adam mevcutsa, bunlar günün birinde işsiz kalıp, istifa edip ya da emekli olup hünerlerini kendi yaşadıkları adalarda sergilemez, bunları diğerlerine öğretmez, sadece turistler değil kendi halkı da bu lezzetler nasiplensin istemez mi? Aklım ermiyor..
Hergün adanın bir ucundaki odamızdan diğer uçtaki resepsiyona ve kahvaltı salonuna giderken neden kendimizi personel alanında bulduğumuzu, resort yöneticiliği yapmış Maldivli arkadaşımız Ali'nin açıklamasından sonra anladım. Tüm resort adalarında izlenen uygulama aynıymış; kartpostallardan tanıdığımız beyaz kumsalları ve mavinin her tonuna sahip berrak suyuyla sahil şeridi tamamen misafirlerin hizmetinde olurmuş.
Burada da hemen hepsi iskeleler üzerine inşaa edilmiş restoranlar...
Standart odalardan jakuzili sahil villalarına kadar tüm odalar deniz kenarına kurulmuştu..
Adanın ortasında ise sürekli orada kalan personel için kadın ve erkekler ayrı binalarda olmak üzere özel bir yaşam alanı oluşturulurmuş, tıpkı Bandos'da olduğu gibi.
Personelin sosyal ihtiyaçları da düşünülerek onlara özel futbol, voleybol, basketbol sahaları, toplantı noktaları, küçük bir büfe, vs. istihdam edilmişti. Ülkenin resort dışı topraklarında yaşanan sefaletten kurtulduklarından mı, yoksa burada sağlanan imkanların gerçekten de çok iyi oluşundan mı bilemem ama, personeli mekanlarından her geçişimizde oldukça neşeli görüyorduk.
Müşterilere karşı genelde son derece güler yüzlü ve saygılı olan personel, sadece restoranlarda çalışan garsonlarıyla ve oda temizliğinde falso veriyordu. Kalışımızın üçüncü günü hala odanın yerleri su ve deterjan yüzü görmemişken, sürekli yerlerde sürünen Duru'ya giydirdiğim çorabın altı iki dakikada kapkara olunca nihayet resepsiyonu arayıp temizlik talebinde bulunduk. Işık hızıyla gelip temizlediler ama illa ki ittirmemiz gerekti.
Kültürel farklılıktan kaynaklanıyor olsa gerek, garsonların hizmet anlayışları bize biraz değişik geldi. Örneğin çocukların DVD playerlarının şarjı bitince restoranın prizlerini kullanmamız gerekip, iki pimli fişimiz yerel prizlere uygun olmadığı için adaptör sorduğumuzda "Biz elektrikçi değiliz, sadece yemek yapıyoruz burada" gibi son derece küstah bir cevap karşısında hadlerini bildirirsek, işlerini kaybetme korkusuyla it gibi korkup yalakalığa başlıyorlardı. Bunun benzeri birkaç olay daha geldi başımıza. İlk önce çocuklu iki annenin ekstra talepleri canlarını sıktı, tafraları bize diye düşünsek de yavaş yavaş bunun genel bir tutum olduğunu kavradık.
Resort cenneti Maldivler'de ödediğiniz paraya göre çok daha kaliteli hizmet veren, böyle küstahlıkları asla göremeyeceğiniz, daha az kapasiteli, dolayısıyla daha elit bir hizmet sunan resortlar çok aslında. Bizim ki normal tatil paketlerini baz aldığınızda hiç ucuz olmasa da, buraya göre ucuz bir resorttu. Bu arızaların bundan kaynaklandığını düşünüyorum.
Ama herşeye rağmen, hindistan cevizinin dış kabuğundan saksıları içinde ağaçları süsleyen pembeli, beyazlı, morlu rengarenk, çeşit çeşit orkideleri..
Tertemiz kumsalları, sineksiz sokakları, içkinizi yudumlarken huzurla seyredebildiğiniz gün batımları...
Çocuklu insanların da dinlenebilmesi için düşünülmüş çocuk evi ve baby sitter hizmeti gibi ince detayları, hele hele ayrı postlara konu olacak discovery diving ve ruhumu bıraktığım Anggerik Spa'sıyla resort günlerimiz bana bile iyi ki buradayım dedirtecek kadar keyifliydi...
Siz siz olun, Maldivler'e dair anlattığım tüm olumsuzlukların yerlilerin yaşadığı bir adada olmamızdan kaynaklandığını, pekala sınırsız imkanlarıyla kartpostallardan bildiğimiz nefes kesen Maldivler'in de mevcut olduğunu unutmayın ve imkanınız varsa bir resortta kalmak üzere turist olarak gelmekte bir an bile tereddüt etmeyin. Ama gelip size de Maldivler'de çalışmaya gider misin derlerse, arkanıza bile bakmadan kaçın. Nitekim dört günün sonunda arkadaşım dinlenmiş, mutlu bir şekilde İstanbul uçağına binerken, ben bizzat gördüğüm nimetlerden sonra attan inip eşşeğe bineceğim için bir hayli buruktum.
3 yorum:
canım benim, istanbula yaşamaya ve çalışmaya dönen benim için de attan inip eşşeğe binmek gibi oldu :-)))sevil
Maldivler 1.200 adanın 281'inde insan yaşamaktadır. 1.000 civarında ada halen boştur. Yerleşim bulunan 281 adadan 195'inde Maldivliler, 86 ada ise "otel ada" şeklinde kullanılmaktadır.
merhaba, ben köpek balığı ve vatozlardan korkuyorum. Bandos'da ağ veya benzeri bir şekilde çevrilmiş güvenli yüzme alanı mevcut mu?
Yorum Gönder