22 Ekim 2010 Cuma

Almudena Katedrali'nde bir peri masalı...

Plaza de Oriente'de ki kahvaltı sonrası sırada Santa María La Real de La Almudena Katedrali var...

Her Kraliyet Sarayı'nın karşısında bir katedral olurmuş... Ancak, İspanya Kraliyet Sarayı'nın, yapımı bittikten uzun süre sonrasına kadar karşısına katedral yapılmamış.. Hernekadar Papa León X, XVI. yüzyılın başlarında Madrid'de, Virgen de la Almudena (Amudena Azizesi) adına bir katedral yapılmasına onay vermiş ve 1623'de katedralin ilk taşı koyulmuşsa da, bir sebeple inşaat durdurulmuş.

Zamanın kralı Alfonso XII, çok sevdiği ilk eşi María de las Mercedes'i henüz çocuk sahibi olamadan kaybedince ve bu nedenle de karısını Escorial'deki Kraliyet Mezarlığı'na (Real Monasterio de El Escorial) gömmek mümkün olmayınca, karısının anısına ve ona mezar olsun diye Almudena Katedrali'nin inşaasını başlatarak 1883 yılında katedralin ilk taşını kendisi koymuş.

Ne var ki, katedralin isimsiz bağışlarla yapılmasına karar verilince, gösteriş severlerin buna yanaşmaması sonucu katedralin inşaası neredeyse 100 yıldan fazla sürmüş ve nihayetinde katedral Papa Juan Pablo II tarafından 1993 yılında takdis edilmiş.


Böyle uzun bir zaman diliminde inşaa edilince, mimarisinde bir çok farklı akıma da yer verilmiş. Dış cephesi, aşağıda gözüken devasa avluyu paylaştığı, hemen bitişiğindeki Kraliyet Sarayı'na uygun olarak neoklasik tarzda. Buna karşın içi neogotik, kripti ise neoromantik tarzda yapılmış.


Ancak katedralin bahtsızlığı bu kadarla da kalmamış.. Bu seferde, henüz ortada gelin adayı bile yokken, katedralin halka açılışının, İspanyolların çok sevdiği Veliaht Prens Felipe'nin düğünüyle olmasına karar verilmiş..

Gelelim olayın benim de şahit olduğum dedikodu kısmına :) Beklenen gün gelip çattığında, önceki yazımda da bahsettiğim gibi büyük çoğunluğu kraliyeti, şaşaayı çok seven, kraldan çok kralcı İspanyolları, fena halde hayal kırıklığına uğrattı Felipe... Tuttu ne kraliyetle, ne de asillikle uzaktan yakından ilgisi olmayan, üstüne üstlük başından bir de evlilik geçmiş bir gazeteciye aşık oldu :) Ülkede kopan kıyameti varın siz düşünün :)

O günlerde etrafımdaki arkadaşların konu hakkındaki yorumları parmak ısırtıyor, beni şaşkınlıktan şaşkınlığa sürüklüyordu.. Neymiş efendim Letizia "sangre azul" (mavi kan) yani asil kandan değilmiş, hem zaten dul bir kadınmış, kraliyet kurallarınca oturmasını kalkmasını, konuşmasını da bilmezmiş, onları kendilerinden birisi temsil etsin diye mi kraliyet ailesinin maaşını vergilerinden kesiyorlarmış.. Mış mış da mış mış... İnsanın kendisini nasıl bu kadar rahat ikinci sınıf insan mertebesine koyabildiğini bir türlü aklım almıyordu..

Öte yandan, eli maşalı tipik bir İspanyol hatunu Letizia, son derece doğal davranışlarıyla pot üstüne pot kırıyor, yaptıklarıyla en başta İspanyol halkını daha da çıldırtıyordu :) Prens Felipe'nin televizyon kameralarının önüne geçip, Letizia'yı halkına müstakbel karısı olarak tanıttığı günü hiç unutamam; Söz Letizia'ya geçmiş, o heyecanla konuşurken, Prens Felipe kusur edip lafını kesecek oldu gelin adayının. Letizia da, 30 milyon İspanyol şu an nefesini tutmuş kusurumu arıyor demedi, bir saniye bile tereddüt etmeden milyonların önünde uyarıverdi Felipe'ye "ben konuşuyorum..." diye :) Bu skandal sonrası ertesi gün gazetelerde, televizyonlarda ve sokaklardaki kıyameti artık yine siz düşünün :)

Ama Felipe, tam bir beyaz atlı prens gibi davranarak, tüm itirazlara rağmen yılmadı ve 22 Mayıs 2004'de yağmurlu bir Madrid günü İspanya'yı dayatarak da olsa Prensesine kavuşturdu...

Kraliyet düğünleri ve merasimleri benim için ancak çocukluğumda okuduğum peri masallarından tanıdığım sahneler olduğu için, tüm bu olanları şaşkınlıkla izliyor, en ince detaylar için dahi kaçınılmadan yapılan harcamalar karşısında ağzım açık kalıyordu. Madrid sokaklarında düğün hazırlıkları haftalar öncesinden başladı. Çiçeği burnunda çift katedral çıkışı kraliyet arabasıyla Madrid sokaklarında dolaşıp halkı selamlayacaktı...Kortejin geçeceği yollar özenle süslendi.. Güzergah üzerindeki binaların balkon demirleri için kraliyet armalı örtüler, yine bu balkonlardan korteji seyredenler gelinle damadın üzerine atsın diye gül yapraklarıyla dolu torbalar ve konfetiler dağıtıldı...


Güzergah üzerindeki sokak lambaları çiçeklerle bezendi..


Artık herkes nefesini tutmuş büyük günü bekliyordu. Düğün Kraliyet Sarayı'ndaki karşılamayla başladı. Ardından misafirler, dini nikah için saraydan katedrale kadar boylu boyunca uzanan kırmızı halı üzerinde, günün tadını çıkarırcasına salına salına yürüdüler..


Çok geçmeden katedralin ilk gelin ve damadı da geldi...


Ve sonunda, Almudena Katedrali'nin kapısı 11 senelik bir bekleyişin ardından ilk olarak Asturias Prensi Don Felipe de Borbón ve bugünün Prenses Letizia Ortíz'i için bir daha kapanmamak üzere açıldı..


Katedral çıkışı kararlaştırıldığı üzere kortej yola koyuldu..


Son ana kadar inatla ayak direten, belki cayar mantığıyla demediğini bırakmayan İspanyollar nefesini tutmuş korteji bekliyor, Prens ve Prensesi yakından görmek için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı.. Ve sonunda, evlendikten sonra da daha bir müddet, "hamile kalamıyor, kısır mı acaba, hamile kaldı şimdi de şişmanlamıyor, acaba bizi mi kandırıyorlar, yoksa hasta mı..." diye sonsuz tacizlere maruz kalacak güzel Prenses ve beyaz atlı prensi, İspanyolların ağzının suyunu akıta akıta önlerinden selam edip geçip gittiler...


Ne demişler? Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine..

Hiç yorum yok: