7 Ekim 2010 Perşembe

Güneş Kapısı

Sizi Callao Meydanı'ndan Puerta del Sol'e (Güneş Kapısı) yani Sol Meydanı'na çıkaracak sokak, yaklaşık yüz metre uzunluğundaki Calle Preciados. Özellikle yılbaşında, insanın aklını başından alan süslemeleriyle Madrid'in en cıvıltılı sokaklarından burası...


Sağlı sollu mağazaları, cafeleri, kaldırımların üzerine taşan masa ve sandalyeleriyle her daim canlıdır. Söz konusu iş kurmak, mağaza ya da dükkan kiralamaksa, burası hem Madrid'in, hem de dünyanın en pahalı caddelerinden birisi. Sebebi ise, buranın Madrid'in en fazla insan trafiğine sahip sokağı olması. Nitekim Preciados, Guinness Rekorlar Kitabı'nda New York'un Beşinci Cadde'sinden sonra, dünyanın en işlek ikinci caddesi olarak geçiyor.

Sol Meydanı'na metro ile ulaşacak olursanız çıktığınızda sizi karşınızdaki binanın tepesinde Tio Pepe, tam de Sol Meydanı'na yakışıcak şekilde, "Sol de Andalucia Embotellado" (Şişelenmiş Endülüs Güneşi) sloganı ile karşılar.


Tio Pepe İspanya'nın tanınmış Jerez şarabı ve brandy üreticilerinden. Denedim mi? Ne yalan söyleyeyim, dünyanın bir numaralı şarap üreticilerinden İspanya'da Rioja ya da Ribera Duero gibi muazzam şaraplar dururken sıra Tio Pepe'ye hiç gelmedi..

Puerta del Sol, XV. yüzyılda Madrid etrafındaki girişlerden birisiymiş. Meydana ismini veren ise, o zamanlar bu girişin doğuya bakması nedeniyle üzerinde bulunan güneş motifiymiş. Eskilerden bahsetmişken, İspanyolların "casco histórico", yani tarihi bölge dedikleri bu bölgelerde, sokak başlarında üzerlerinde hem resim hem de yazı olan sokak levhaları göreceksiniz. Yine XV. yüzyıla uzanan bu geleneğin amacı, resimlerle okuma yazması olmayanlara, yazıyla da okumuşlara hitabederek yol göstermekmiş.. İşte Sol Meydanı'nın ışıl ışıl parlayan sokak levhası..


Meydanı'nın en eski binası Casa de Correos yani postane binası..


Bina, XIX. yüzyılda İçişleri Bakanlığı'nca, ardından Diktatör Franco zamanında ise Emniyet Binası olarak kullanılmış ve politik suçlardan burada birçok kişi işkence görmüş. İşkencelerin yapıldığı bodrum katın ızgaralı pencereleri, hala o zamanki gibi muhafaza ediliyor.

Binanın üzerindeki saat kulesi XIX. yüzyılda inşaa edilmiş..


Bu saat kulesi, her sene 31 Aralık gecesi Madridlilere bizzat meydanda ya da 1962 yılından bu yana televizyonlardan hizmet veriyor... Yılbaşı gecesi saat 12'yi vurduğunda kulenin çanı çalmaya başlıyor. Meydana toplanmış ya da evlerinde televizyon karşısına geçmiş, ellerinde oniki üzüm tanesi bekleyen insanlar, onun oniki vuruşuyla beraber üzümleri birer birer ağızlarına atmaya başlıyor..


Kulağa kolay gibi gelse de, genzine üzüm suyu kaçtığı için aksırıp tıksıranlar, nefessiz kalıp yüzü kıpkırmızı kesilenler ya da oniki çan sesi bittiğinde elinde hala birkaç üzüm tanesi kaldığı için aval aval ortalığa bakanlar hiç de az değil :) Oniki üzümün tümünü zamanında yalayıp yutarlarsa dileklerinin gerçekleşeceğine, yıllarının güzel geçeceğine inanıyorlar..

Casa de Correos'un hemen önünde, 1950 yılından beri İspanyol karayollarının başlangıcı sayılan Sıfır Noktası taşı bulunuyor.


Karşı kaldırıma geçtiğinizde ise Madrid'in simgesi olan "El Oso y el Madroño" (Kocayemiş ve Ayı) heykeliyle karşılaşacaksınız.


Madrid henüz kırsalken buralarda çokça kocayemiş ağacı varmış.. Ve ağzının tadını bilen ayılar da hiç eksik olmazmış. Kocayemişi hatırlayamayanlar için fındık büyüklüğündeki yemişinin resmi aşağıda..


Madrid Belediyesi'nin de amblemi olan kocayemiş yiyen ayı sembolünü yerdeki rogar kapaklarının ya da Madrid taksilerinin üzerinde de görebilirsiniz.

Sol Meydanı'ndan, hava soğuksa hemen sağdaki çikolatacı San Ginés'e gidip kendinize güzel bir köşe seçip sıcak çikolatayla churros yiyebilir, açsanız soldaki Carrera de San Jerónimo'ya girip ara sokaklardaki tapas barlarda kendinizi kaybedebilir ya da kuvvetle muhtemel güneşli bir güne denk geldiyseniz, iki adım ötedeki Plaza Mayor'a gidip ressamları, sanatçıları, dansçılarıyla meydanın tadını çıkarabilirsiniz..

Hiç yorum yok: