4 Ekim 2010 Pazartesi

Baştan sona Granvía

Dantel gibi bezenmiş ihtişamlı binalarıyla, adı üstünde uzun Granvía caddesini bir kez daha bir uçtan bir uca yürüyeceğim.


Hergün işe gidip gelirken aynı yolu izlememe rağmen hiç sıkıldığımı hatırlamam. İnsanın aklını başından alan mağazaları, cafeleri ve restaurantlarıyla gerçek bir buluşma noktasıdır burası... Gece gündüz, her daim kalabalıktır.. Yol boyunca, kanları kaynayan hararetli İspanyollara, sert mizaçlı Latinlere, lakayit Faslılara, mülayim Çinlilere, Bingo'dan çıkmış yaşlıca ama bir o kadar da dinç ve bakımlı İspanyol teyzelere, yol kenarlarındaki kuytulara köpekleriyle ya da yalnız konuşlanmış dilencilere ve sokak sanatçılarına rastlayabilirsiniz.. İşte eğittiği köpekleri attığınız para sayısına göre nöbetleşe havlayan bir sokak pandomimcisi..


Granvía'yı iki bölüm olarak ele alacak olursak; Banco de España-Callao metroları arası alt kısım ve Callao-Plaza de España metroları arası üst kısımdır. Granvía caddesinin alt kısmı, Madrid'in en güzel binalarından Metropolis binasıyla başlar.


Caddenin girişinde hemen solda Drag-Queen'lerin yani kadın kılığına girmiş erkeklerin -ki hemen hepsi gay ya da travestidir- showları eşliğinde yemek yenilen ünlü Gula Gula vardır.. İspanyolların pek meraklı olduğu bu mekana günler öncesinden rezervasyon gerekir ve pahalıcadır.


Caddenin alt kısmına bankalar hakimdir. Biraz daha ilerleyip yolu yarılayınca Granvía'nın tam orta noktasında Plaza de Callao (Callao Meydanı) çıkar karşınıza.


Callao Metrosu'ndan çıktığınızda sizi çok katlı binasıyla, D&R tadında büyük müzik ve kitabevi FNAC, ülkenin her semtine yayılmış, biraz tuzluca alışveriş merkezi zinciri El Corte Inglés ve Callao Sineması karşılar.


Callao metrosundan çıkınca sağa doğru giren ara yol, yani Calle Preciados, sizi mağazalara baktıra baktıra Sol Meydanı'na ulaştırır. Callao'nun ara sokaklarına girmeksizin Granvía'yı Plaza de España yönünde takip ederseniz, yolun sol tarafında Casa de Libro'yu görürsünüz. Yine çok büyük ve politikasını çok sevdiğim bir kitabevidir..


Satın aldığınız kitabı ona zarar vermediğiniz müddetçe onbeş gün içinde iade edip, yerine bir yenisini alabilirsiniz.Ben kitaplarım evimde biriksin, seneler sonra alıp alıp tekrar okuyayım isterim. Ama bu yöntem parasızlığın kitap okumaya mazeret teşkil etmesinin önüne geçtiği için yine de harika bir uygulama.

Callao'dan itibaren yolun üst kısmı mağaza ve cafeleriyle çok daha canlıdır. Yolun sağında tanınmış İspanyol mağazalarından Zara'nın Outlet mağazası, devamında Stradivarius, Bershka gibi kardeş mağazaları ve diğer mağazalar sıra sıra dizilir. Ama hepsi bir yana, kaliteli deri tasarımlarıyla bir İspanyol ekolü olan Salvador Bachiller bir yana...


Rengarenk, zarif kadın ve erkek cüzdanları, çantaları, anahtarlıkları ve İspanyolların tabiriyle "caprichos" yani aslında çok gerekli olmayan ama buna rağmen karşı koyulamayıp alınan kaprisleriyle aklınızı başınızdan alır.. Onu da, Plaza de España'ya çıkmadan 100 metre kadar önce yolun sağında bulacaksınız..

Granvía Caddesi ünlü Plaza de España (İspanya Meydanı) ile sona erer. Meydan adına yakışır şekilde İspanya'yı temsil eden herşeyi içerir. İber Yarımadası üzerinde bulunan ülkenin sulaklığını temsilen havuzlar, ülkenin zeytinyağı ve zeytin üretiminde ilk sırada olmasından ötürü yüz yıllık zeytin ağaçları, ünlü yazar Cervantes'e ithaf edilmiş bir anıt...


Anıtın bir yüzünde Cervantes, onun ünlü kahramanları Mançalı Don Kişot ve uşağı Sancho Panza...


Bir yüzünde Don Kişot'un biricik, ulaşılmaz aşkı Dulcinea...


Çingeneler...


Ve sömürgeci İspanyolların askeri gücünü temsilen şu heykel bulunur..


Anıtın en üstünde ise beş kıtayı temsil eden heykeller ve güneş ülkesi İspanya'yı simgeleyen güneş yükselir...


Bitirmeden önce yine biraz boğaz tavsiyesi.. Hazır buraya kadar gelmişken, Plaza de España'nın altındaki Çin pasajına uğrayıp, hem ucuz Çin dükkanlarında alışveriş keyfi, hem de İspanya'da sayıları azımsanmayacak kadar çok olan Çinlilerin, otantikliği nedeniyle çokça tercih ettiği "El Chino Blade Runner" diye bilinen Çin lokantasında bir degustasyon macerası yaşayabilirsiniz...


Midesi hassas olanlar vitrinde sergilenen tavuk pençelerini, ibikleri ve ne olduğu belli olmayan bilimum yiyeceği görüp kaçmak isteyebilir... Ama biraz dişinizi sıkıp masaya oturur ve daha normalinden yemekler alırsanız pişman olmayacaksınız. Bunca lezzete fiyatların ucuzluğu da cabası..

İspanya'dayken buraya özgü lezzetler denemek isteyenler içinse çözüm sadece birkaç adım ötede.. Granvía 71'deki Cañas y Tapas.


İspanyollar genelde evde yayılıp yatmayı seven insanlar değillerdir. Arkadaşlarla iki kadeh atmayı, lak lak etmeyi, gece hayatını vs. severler. Evlerini yatmadan yatmaya kullanırlar. Dışarı çıktıklarında da hemen hepsinin tercihi tapas barlar olur. Durum böyle olunca da İspanya'da sinek avlayan restaurantların fiyatları alıp başını gider ve durum bir kısır döngüye girer.

Tapas bir nevi meze tabağı ya da kanepe olabilir. İçkinin yanında atıştırmalıktır...


Genelde içkinin yanında verilir. Daha fazlasını ya da çeşitlisini isteyen, ödeme yaparak tapaslarına kavuşabilir.

Ülkenin her köşesine uzanan bir tapas bar zinciri olan Cañas y Tapas da tapas deneyimi yaşamak isteyenler için en iyisi olmasa da doğru bir seçimdir. İşte aşkım Cañas y Tapas'da yemeklerini beklerken :)


Menüde İspanya'ya özgü tipik tatların çoğunu bulabilirsiniz:


Ve işte size süper bir hizmet! Menüden benim seçmelerim ve onların Türkçe açıklamaları :)

Huevos rotos con patatas: Patates kızartması üzerine sahanda yumurta
Tortilla de patata: Patatesli omlet
Setas a la plancha: Tavada istiridye mantarı
Verduras a la plancha: Tavada sebze
Surtido de Ibéricos: Domuz eti sevenler ya da denemek isteyenler için kaçırılmayacak bir soğuk et tabağı.


Surtido de Quesos: Peynir tabağı
Patatas bravas: Acı domates soslu patates kızartması
Patatas ali-oli: Sarımsaklı mayonez soslu patates kızartması
Croquetas: Kroket (Jamonlu, tavuklu ya da peynirli olur)
Morcilla de Burgos: Bunu önerdiğimi kesinlikle söylemiyorum... Tadı kötü olmasa da çok iddialı bir lezzet olduğu bir gerçek... Merak edenler için açıklayayım.. Morcilla bizim bumbarın İspanyol versiyonu... Boğa kanıyla pişirilen pirinç bağırsak içine sıkıştırılıp hazırlanır ve ortaya şöyle bir görüntü çıkar..


Lacon con patatas: Haşlanmış söğüş patates üzerine dizilmiş haşlama soğuk domuz eti.
Calamares fritos: Kalamar kızartması
Sepia a la planca: Tavada mürekkep balığı
Pulpo a la gallega: Galicia usulü ahtapot. Yine haşlanmış söğüş patates üzerine dizilmiş haşlama söğüş ahtapot ve üzerine kırmızı biberle yakılmış zeytinyağı serpilerek servis edilen muazzam bir lezzettir...


Gambas al ajillo: Sarımsaklı karides

Ve İspanya diyince akla ilk gelenlerden "Flamenko" gösterisine ve beraberinde deniz mahsüllü pilav "Paella"'ya da çok yakınsınız! Paella tarifi için tık tık.


Plaza de España meydanından, meydana çıkarken Granvía'nın sol yakasında kalan Calle de Leganitos'a girince, ilk sağ ve sonra ilk sol sizi Calle Fomento'ya çıkarır. C/Fomento'ya dümdüz devam ettiğinizde bunu kesen sokak Calle de Torija'dır. Başınızı sağa çevirdiğinizde C/Torija 7 numarada Madrid'in en iyi Flamenco Tavernası "Café de Chinitas"'ı göreceksiniz..


Alternatif olarak, buraya diğer taraftan da ulaşabilirsiniz. Yani Santo Domingo metrosundan çıkınca Granvía'nın yine sol tarafına; Calle de San Bernardo'ya girip C/Torija'ya varıncaya kadar dümdüz ineceksiniz. Detaylı bilgi ve harita için sayfalarını şurada ziyaret edebilirsiniz.

İspanya'nın en iyi flamenkocuları burada sahne alır. Hemen hepsi Flamenkonun asıl topraklarından yani Endülüs'dendir. Café de Chinitas akşam saat 20:00-00:00 arası açıktır. Gösteri ve yemek (kişi başı 70€ civarı) ya da gösteri ve sadece içki (kişi başı 30€ civarı) seçenekleri vardır. Ben gitmişken paella'yı burada deneyim derim.. Rezervasyon için tel: 915595135

İyi seyirler ve afiyet olsun!

Hiç yorum yok: