27 Kasım 2011 Pazar

Cusco, açlık ve yükseklik hastalığı

Sabit pazarının yeme içme bölümünü bünyemiz daha fazla kaldırmayınca, gördüğümüz ilk delikten kendimizi giyim eşyalarının, hediyeliklerin, vs. olduğu kısma attık. Her geri kalmış ülkede olduğu gibi burada da, o saatte okulda olması gereken çocuklar ellerinde tezgahları, pazarda satış yapıyorlardı..


Ama tüm bakımsızlıklarına rağmen yine de çok güzellerdi..


İstisnasız herşeyin hammaddesi cıvıl cıvıl renklere boyanmış lama yünüydü.


Kazaklar, atkılar, eldiveler, kumaşlar, cüzdanlar, saç bantları ve hatta kuru soğuktan korunmak için örülmüş yüz maskeleri..


Sıcak tutmasına hiç diyeceğim yok, ama nadiren bulduğumuz kaliteli kaşkoller ve tek tük kazak dışında, yeterince işlenmemiş bu yünlerden yapılan ürünlerin geneli insanı fena halde dalıyordu.


Benzer ekonomik yapılara sahip ülkelerden biri Türk biri Arjantinli iki kafadar kendimizi kaybedip kıran kırana pazarlık ederek çantaları hediyelik kaşkoller, saç bantları ve bir iki kazakla doldururken çok keyifliydi.. Ama otele dönüp, torbaları döküp hesap yaptığımızda hem utandık, hem de üzüldük. Peru Solü kulağa çok kalabalık gelse de, Amerikan Dolarına çevirdiğimizde sadece iki dolarcık kar etmiş olduğumuzu anladık. Onca zaman kaybı ve enerji tüketimine değmediği gibi, üç-beş parça satmak için bütün gün uğraşan o insanların kazanacağı iki kuruşa da göz dikmiştik. Bu Peru'daki ilk ve son pazarlığımız oldu.

Kapalı pazar alanından kendimizi dışarıya atıp şehrin dar sokaklarında ilerlemeye başladık. Sabit pazardan çıkmış olmamıza rağmen kaldırımlara yayılmış tezgahlarla şehrin merkezi hepten çarşı izlenimi veriyordu.


Tabelasında "SERVICIOS HIGIENICOS-Ducha caliente a toda hora" (TEMİZLİK HİZMETLERİ-Her daim sıcak duş) yazılı binanın önünden geçerken önce şaşırdım, yaşadıkları bu zor koşullar karşısında içim acıdı. Ama nereden geldiğimi ve bizdeki Türk hamamlarını hatırlayınca onların da çok değil, 20-25 yıl sonra bu zorunlu sefaletten kurtulacağı günlerin çabucak gelmesini diledim.


Sokaklara sinmiş sefalet, fakirlik, pislik içimizi öylesine kararttı ki, kasvetli bir ruh haliyle otel odasına döndük. Depresyonda gibiydik, ne daha fazlasını görmek, ne de parmağımızı oynatmak istemiyorduk. Akşam yemeğine kadar yatıp uyuduk. Uyandığımızda o karanlık ruh hali dağılmış ama yerini Adriana'da ağır bir baş ağrısına bırakmıştı.

Cusco deniz seviyesinden 3416 metre yükseklikle Amerika kıtasının en yüksek noktalarından, dolayısıyla "yükseklik hastalığı"na davetiye çıkarıyor. Yükseğe çıktıkça havadaki oksijenin parsiyel basıncı azalır, belli yüksekliklere gereğinden hızlı çıkıldığında vücuda yeterli oksijen alamamamıza neden olurmuş. Belirtiler genelde ilk 48 saat içinde başağrısı, mide bulantısı, kusma, iştah kaybı, nefessizlik hissi, uyku bozuklukları ile kendini gösteriyor. Daha önce 900 metreden aşağıda yaşayıp hızlı bir şekilde 2000 metrenin üzerine çıkanların, çocukların, bebeklerin, regl dönemindeki kadınların, vs. yükseklik hastalığından etkilenme ihtimalleri daha fazla. Dolayısıya Cusco'ya bizim gibi uçakla gelenler bu nahoş duruma daha açık.

Aslında yolculuğumuz öncesinde yüksekliğe karşı Diamox denen bir hap almamızı tembihleyen çok oldu, ama bir şekilde zamanımız olmadı, belli ki ciddiye almadık. Birgün sizin de yolunuz buralara düşerse siz siz olun hapınızı Cusco'ya gelmeden alın. Cusco'da bu ve yüksekliğe karşı daha birçok hap mevcut ama tane hesabıyla ve inanılmaz yüksek fiyatlara satılıyor. Yanlış hatırlamıyorsam Cusco'da tek bir hapı bundan beş sene önce yaklaşık 15 dolara satıyorlardı.

Yükseklik hastalığına karşı ayrıca şunları uygulamalıymış:

* Ağır ve aşırı yemeklerden, gazlı içeceklerden, sigaradan uzak durun. Karbonhidrat açısından zengin, yağ oranı düşük, yüksek enerjili besinlerden azar azar ve sık tüketin. Vücudunuzun alışık olmadığı değişik yemeklerden kaçının.

* Vücuda yeterli su sağlamak için günde 2-3 litre su ve bol bitki çayı tüketin. Yemeklerden sonra limonlu sıcak "mate" çayı, geceleri ise "manzanilla" (papatya) ya da "anís" (anason) çayları için. Gün içinde birkaç damla limon sıkılmış sıcak ve çok yoğun "coca" çayı için, coca yaprağından üretilmiş şekerler, kekler ve çikolatalar tüketin. Bunları uyumadan önce almamaya özen gösterin.

* Yanınızda "coramina glucosada" denen, reçetesiz herhangi bir eczaneden temin edebileceğiniz pastillerden bulundurun. Kötü hissettiğinizde ağzınıza bir pastil atın, kısa sürede düzeleceksiniz.

* Dinlenin ve mümkün olduğunca uyuyun.

* Tüm bunlara rağmen hala rahatsızsanız bir doktora danışın ve gerekmesi durumunda bazı otellerde, eczanelerde ve hastanelerde bulabileceğiniz oksijen takviyesi alın.

Adri'nin baş ağrısı, açlık, yemek mevzu bahis olunca duyduğumuz tiksinti gibi hepsi birbirinden kötü duygularla cılız ışıkların aydınlattığı Cusco sokaklarına çıktık.


Bir eczane bulup tavsiye ettikleri ilaçları aldıktan sonra, açlığımıza çare olacak bir yer aramaya koyulduk. Sabah sabit pazarda gördüğümüz manzaralardan sonra içimiz restoranda yemek yeme fikrini kaldırmadı.. Çözümü ana cadde üzerinde parlayan, açılışı bir gün önce yapılmış tiril tiril bir pastanede bulduk.

Adri'nin gözlerinden yaşlar akıtan baş ağrısı, yardımsever garsonların gözünden kaçmadı.. Ona bol coca yaprağı çiğnetip, yanında da sıcak coca çayı verdiler... Bütün gün kokusundan yakındığımız coca yaprağının derdimize derman olacağını nerden bilirdik :)


Doğal olarak yiyebileceklerimiz tatlılarla sınırlıydı..


Ve tabii kesmeyince de üstüne bol bol chirimoyalı ve papayalı dondurma yedik.


Dünyanın en çok ziyaret edilen yerlerinden Machu Picchu'ya 88 km. mesafedeki Cusco gelen turistlerin kalabileceği yegane yer olmasına rağmen, zengin bir sosyal hayata sahip değildi. Pastane çıkışı otele dönmek üzere dışarı çıktığımızda, saat henüz 23:00 bile değilken sokaklar tenhalaşmıştı. Köşebaşını tutan dilenciler dışında sokaklarda tek tük insan vardı.


Biraz korkudan, biraz yorgunluktan ülkenin minyatür taksilerinden birine atlayıp otele döndük.


Cusco'da kaldığımız dört gün boyunca aynı pastanede sabah, öğle, akşam tatlı, pasta ve dondurmadan ibaret menümüz şimdi kulağa korkunç gelse de, o şartlar altında bayıla bayıla yedik. Ama tavsiyem, siz Peru ve benzeri yerlerde üzümü yiyin bağını sormayın.. Bizim gibi tatlıya muhtaç olmayın..

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Eylem abla mesela ben Şili'ye gidip günlük otobüs turları ile Peru'ya geçebilirmiyim acaba ?

Eylem Atılgan dedi ki...

Hmmm.. Çok zor. Bu sorunun benzerini ilk Latinamerika yolculuğumda uçakta ben sormuş ve feci sükut-u hayale uğramıştım. Buenos Aires'den (Arjantin'in ortasında) Iguazu Şelalesi'ne -(Kuzeyde Arjantin-Paraguay sınırında) haftasonu kaçamağı yapmak vardı kafamda.. Oraya gidip cismen görmeyince insanın aklı almıyor. Çok büyük bir kıta. Mesafeler akılalmaz uzun. Buenos Aires-Iguazu arası uçakla 3,5 saat. Arjantin'in kuzayinden güneyi uçakla 7 saat... Şili'nin hangi noktasında olduğuna ve ne kadar zamanın olduğuna bağlı olarak otobüsü deneyebilirsin ama 4-5 günlük bir yolculuk demek en az.