23 Kasım 2011 Çarşamba

Yer gök su

Bandos'dan Addu'ya dönüş için "attan inip eşşeğe binmek gibi" demiştim ya, az bile söylemişim. Geldik geleli, yani neredeyse 10 gündür yağmur yağıyor.. Hele son iki gündür sanki gök yarılmışçasına durmak bilmiyor..



Geldiğimden bu yana genelde günde bir, nadiren de daha sık yağan yağmurların süreleri de ortalama yarım saati pek geçmezken bu seferki ezberi bozdu. Hani Kasım başında bitiyordu bu yağmurlar??? Ne kadar yağmur o kadar sivrisinek denklemini artık biliyorsunuz. Mecbur kalmadıkça dışarıya çıkmıyoruz.

Nihayet dün buzdolabı boşalmaya yüz tutunca bakkala gitmek gerekti. Yağmurun ara verdiği bir anı gözleyip, sinekkovar spreylere bulanarak dışarı attık Duru'yla kendimizi.


Ama bahçe kapısını açtığımda karşılaştığımız manzara tokat gibi çarptı suratımıza. Sokaklar göl olmuş, tek bir adım bile atılacak gibi değildi..


Bahçe de sineklerden durulacak gibi olmayınca, günlerdir dışarıya çıkmayan Duru'yu gerisin geri eve sokmak kolay olmadı. Mecbur Akman'ın gelmesini bekledik alışverişe çıkmak için. Ancak arabayı bahçe kapısına sıfırlayıp binebildik.


Günlerdir dört duvar arasında kalınca alışveriş sonrası eve dönmek gelmedi içimizden. Akşam üzerleri Maldivler'de adet olduğu üzere, %95'i ton balıklı ve son derece acı börek çeşitlerinden oluşan "short-eats" yemek için bir cafeye girdik. Maldivliler, ikindi kahvaltısı diyebileceğimiz günün bu öğününü çok seviyorlar. Seçme şansınız yok.. Allahtan acı ile bir meselemiz yok da, önümüze ne koyarlarsa yiyoruz.


Hazır çıkmışken biraz da hava alalım dedik. Burada gel-git olayı her zaman çok belirgin olsa da dünkü kadar şiddetlisini hiç görmemiştim daha önce. Sular çekilmiş, denizin 200-300 metre açıkta normalde sığ yerleri yükselmiş...


Kumsallar açılmış...


Yosunlar ortaya çıkmış ve üzerinde insanların balık tuttuğu adacıklar oluşturmuştu..



Çok güzel ama bir o kadar da ürkütücü manzaralardı bunlar. İnsan okyanusun ortasında, deniz seviyesinden en yüksek noktası bir metre olan bir adada yaşayınca, doğanın ne kadar güçlü olduğunu görmek korkutuyor.

Avrupa Birliği'nin bu sene hazırladığı, bugüne kadarki en kapsamlı ve ciddi iklim raporunda diğer birçok felaket teorisinin yanısıra, küçük ada ülkeleri için en büyük tehdidin yükselen deniz sularının istilası olduğu söylenmiş. Bu "git"in "gel"i de bu kadar şiddetli olduğu gün, rapor gerçekleşmiş demektir :)

Maldivler için ezelden beri 20 yıl içinde sular altında kalacak dense de buranın halkı bu bilgiye hiç itibar etmiyor. Ya da belki çaktırmadan inanıyor da ondan bunca vurdumduymazlık :)

Hiç yorum yok: