İlk geldiğimizde günde birkaç kez yoklayan beş-on dakikalık sağanak yağışlar, son dört-beş gündür kendini göstermiyor. Musonlar zamanı Akman'ın "hortumla su tutuluyormuşçasına" diye tarif ettiği "shower"lara ise, geldiğimizden bu yana sadece bir kez şahit olduk, o da ilk günlerdi. Seyrelen yağmurlarla sivrisinek sayısında da gözle görülür bir azalma oldu.
Artık değil bahçeye, mahallemizdeki dükkanlara bile ısırılmadan gidip gelebiliyoruz :) Bunda havaların olduğu kadar tecrübenin de payı var tabii. Nasılsa açıkta kalan her yerimize sivrisinek kovucu krem sürdük, birşeycik olmaz diye bahçeye çıkıp, bir saatin içinde taytın üzerinden 38 ısırık yediğim gün bana ders oldu. O gün bugündür vücudun krem sürülemeyen yerlerine vücuda yapışmayan ya da mümkün mertebe kalın kıyafetler giyiyorum. Şayet buranın halkı gibi şaka maka sinekler açısından en uygun kıyafet olan pardesü, türban vs. gibi kıyafetler giymiyorsanız, kot pantolon elzem. Bu ufak kurallara uyduğumuzdan beri sineklerden kurtulur gibi olduk.
Baktık bugün de günlük güneşlik, sineksiz, tertemiz birgün, Duru ile eve beş dakika yürüme mesafesindeki kumsala gittik. Saat sabah 11 olmasına rağmen ortalık cayır cayır yanıyor, sinek kovar kokulu ellerimle iki dakikada bir gözlerimin içine akan terleri silmek zorunda kalıyordum. O nasıl oluyor demeyin, oluyormuş, ben de ilk kez yaşadım.. Neyse ki kumsala indiğimizde dalgaların etkisiyle kavurucu sıcak etkisini kaybediyor, nispeten serin bir rüzgar esiyordu.
Kumsal yerleşim yerleriyle iç içe olduğu için denize girme şansımız yoktu. Biz de burada "çakıl taşı" yerine geçmiş mercan parçaları arasında en gösterişlilerini toplamaya koyulduk...
Kimisi jilet gibi incecik...
Kimisi kristal görünümünde..
Bazısının üzerine minnacık yıldızlar kondurulmuş gibi..
Kimisi deniz kestanesini anımsatan bembeyaz mercanların yanısıra..
Ortalık siyahlar...
kırmızılar...
maviler..
yeşiller derken rengarenk mercan parçalarıyla doluydu...
Kucağıma sığdığınca toplayıp, gözüm geride kalanlarda, mecbur evin yolunu tuttuk.. Yol üzerinde bir kucak dolusu mercan kırıntısı taşıdığımı gören yerli halk, "Bu kıymetsiz taşları niye yüklendi ki acaba?" der gibi bakıp, bıyık altından gülüyorlardı.. Tevekkeli kumsalda benden başka mercan toplayan olmadığı gibi, henüz herhangi bir evde ya da dükkanda bunların dekorasyon amaçlı kullanıldığını da görmedim..
Şimdilerde bir şüphe beynimi kemirip duruyor.. Maldivler'de deniz kaplumbağası kabuğu ve mercanların yurtdışına çıkarılması yasak.. Kumsaldan toplanan mercan kırıkları da bu yasak kapsamında mıdır bilmiyorum, ama ben bu mercanları burada bırakmak zorunda kalırsam gerçekten çok üzülürüm...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder